ANTİK ASTRONOT KURAMI

 

I – Antik Astronot Kuramı: Eski Kültürlerde Yeralan “Astronot Giysili İnsan” veya “Uçak / Helikopter / Zeplin / Tank” Figürleri Askeri Bir Deney Sonucu Gelecekten Geçmişe Dönmeyi Başaran Kişilerin Duvarlara Kazıdığı veya Geçmişten Geleceği Gitmeyi Başarmış ve Gördüklerini Eserlere Kazıyan Kişilerin Eserleri Olabilirmi?

II – Zaman Yolculuğu Bilimsel Olarak Mümkünmüdür?

III – Zaman Yolculuğu Dinen Mümkünmü? İncil Bize Zaman Yolculuğunun Mümkün Olduğunu Gösteriyor!

IV – Zaman Yolculuğu Dinen Mümkünmü? Kuran’da Dünya Dışı Yaşam Zulkarneyn ve Boyutlararası Yolculuk: Zulkarneyn bir tür Uzay ve Zaman Gezginidir. Hızır Zamanın Akış İstikametinin Tersine Hareket Eden Bir Kutlu Kişidir. Melek Değildir, İnsan Da Değildir Ama İnsan Suretine Bürüne Bilen Ve İnsanların Zor Zamanlarında Karşılarına Çıkıp Yol Gösteren “İlahi Bir Erdir”

V – Hazreti Muhammed’in, “İnsanoğlunun Uzayı Fethi, Süreyya Yıldızı’na Kadar Sürecektir” Diyen Hadisini De Dikkate Alırsak, Ufo’ların, Başka Güneş Sistemleri Veya Galaksilerden Gelenler Değil, Zaman Yolculuğu Teknolojisine Sahip Olan “Torunlarımız” Olabileceği İhtimali Daha Akla Yakın Gelmektedir 

VI – Gelecekten Geçmişe Giderek Eski Toplumların Gelişmesine Yardım Edenler: Tarihteki Ancak Gelecekten Gelen İnsanların Yapabileceği İcatlar “Zaman Gezginleri” İçin Kanıt Olabilir mi?

VII – Gelecekten Geçmişe Yolculuk Eden Kaşif John Titor: Dünyanın Açıklayamadığı Gelecekten Gelen Kaşif

VIII – John Titor: Zaman Kaşifimi, Asker mi Yoksa Peygamber mi?: john Titor un 2037 yılından yanında getirdiği idaa edilen orjinal resimler ve dökümanlar…

IX – Gelecekten Geçmişe Yolculuk Eden ve Kayıt Altına Alınmış Diğer Örnekler

.

 

I – Antik Astronot Kuramı: Eski Kültürlerde Yeralan “Astronot Giysili İnsan” veya “Uçak / Helikopter / Zeplin / Tank” Figürleri Askeri Bir Deney Sonucu Gelecekten Geçmişe Dönmeyi Başaran Kişilerin Duvarlara Kazıdığı veya Geçmişten Geleceği Gitmeyi Başarmış ve Gördüklerini Eserlere Kazıyan Kişilerin Eserleri Olabilirmi?

akıllı yaşam formlarının geçtiğimiz bin yıllarda dünya’yı ziyaret ettiği ve bu ziyareti sırasında insanlarla etkileşimde bulunduklarını savunan düşünce akımı. en ünlü temsilcisi erich von daniken‘dir. bu teoriye göre bilgi ve din kavramları dünya dışı akıllı yaşam formları ile iletişim kurma sonucu ortaya çıkmıştır.

öncelikle şuna bi açıklık getirmekte fayda var; hepimiz uzaylıyız. basite indirgeyerek evren->samanyolu galaksisi->güneş sistemi->dünya tümdengeldim.

ufo fenomeni bu yüzyıla has bir olgu değildir. antik uygarlıkların tümünde gökyüzünden gelenlerle temas kurulduğuna dair bilgiler mevcuttur. hindistan, israil, maya, aztek, inka, mısır, dogon… klasik ve klişe örnekler; stonehenge, paskalya adasındaki biçimsiz ve göğe doğru bakan yüzler (moai), nazca çizgileri, bağdat pilleri, büyük ve uzun kafalar…

şimdi de bilim adamlarını şaşkına çeviren bir olaya değinelim. 1970′li yıllarda keşfedilen sirius takımyıldızları’nı dogon kabilesi binlerce yıldır biliyorlardı. bunun dışında güneş’in ve dünya’nın hareketlerini hatta jüpiter’in uydularını da biliyorlardı. ayrıca sirius takımyıldızları’nın gizemi ne?

nasıl oluyor da bütün antik uygarlıklar birbirleri ile temas halinde olmadan aynı bilgileri bilebiliyorlardı. astronomide bu kadar yüksek seviyelere çıkmalarının sebebi neydi? üstelik günümüz teknolojilerine sahip değillerdi. günlük yaşamlarına devam ederlerken nasıl birdenbire çağ atlamış olabilirler. ya yeterli miktarda cheese steak jimmy’srock onlumberjack ve robin hood‘tan sonra aegis yazıp, town center‘a koştular ya da akıllı yaşam formlarının öğretilerine kulak verdiler.

antik uygarlıklar bu gökyüzünden uçan araçları ile gelen yabancılara ‘tanrı’ dediler. onlara tapındılar, onlardan öğrendiler ve onları taklit ettiler. ”taklit en iyi yalakalıktır”. sonrasında tanrılarının hikayelerini anlatmaya başladılar; ”insanların yardımcısı ve koruyucusuydu, ateşin gücünü, madenlerin işlenmesini bize o öğretti. sonra yanındaki kişilerle beraber geldiği yere doğru denizin üzerinden kuş gibi uçarak gitti.” quetzalcoatl piramiti’nden.

koskoca evrende yaşamın olduğu tek gezegenin dünya olduğunu düşünmek çok saçmadır ve insanoğlunun kibrinin göstergesidir. alçak gönüllü olmayı ne zaman unuttuk!? kendimizi yani insanoğlunu evrenin merkezine yerleştirdik. bir tek biz varmış gibi, her şey bizim için yapılmış gibi. evrenin merkezinde değiliz. güneş’in etrafında dönüyoruz lütfen bırakın evrenin merkezi olmayı.

çoğul dünyalar ya da dünya dışı yaşamın varlığına gönülden inananlardanım. başımızı biraz yukarılara kaldırıp gerçeğe ulaşma vaktidir. saygılar.

 

bu aralar ispanya’daki bir katedralin dış duvarlarındaki taş oymalarda görülen astronot figürüyle yeniden gündeme gelmiştir. katedral m.s. 1102′de episcope de salamanca tarafından yaptırılmış.

her ne kadar bu astronot oymasının 1992′deki restorasyonda oraya konulduğu iddia edilse de yörede yaşayan aileler bu astronot oymasını yüzyıllardır atalarından beri bildiklerini ve hikayesini “yıldızların adamı” olarak dinlediklerini söylerlermiş.

aşağıdaki videoda oymanın restorasyon öncesi görüntüsü de yer almakta. restorasyon öncesi sağ kolu ve yüzünün bir kısmı tahrip olmuş olan figürün eksikleri tamamlanmış.

https://www.youtube.com/…eza&feature=player_embedded

 

tarihteki tum mitler, tarihi ve dini olaylari baska dunyadan gelen canlilar uzerinden aciklayan kuram (ne demek kuram?)

mesela, zeus derler goklerde yasar, elinde mizrakimsi seyle ates sacar. aslinda, zeus dunya disi bir varliktir, insanlara gorundugunde ates vb. sacmasi, dunyaya geldigi cihazdir. elinde cok guclu bir silah oldugundan sagi solu yakmistir kizinca falan.

ayni sekilde hz. musa’nin sina daginda allah ile konustugu olayda (diger dinlerde on emiri tablet seklinde aldigi yer), aslinda bu kurama gore, hz. musa, uzaydan gelen (ates duman sacarak gelen uzay araclari ile) canlilarla gorusmustur. hatta onlar hz. musa’nin genlerini falan degistirmislerdir.

bircok tarihi tas, piramitlerdeki izler vb. hep aslinda uzaylilarin ogrettigi seylerdir bunlara gore. mesela, piramitleri alirlar, guney amerika’daki piramit seklindeki maya yapilarini, cin’deki benzer sekildeki yapilari alip bunlar acaba birbirlerine bagli mi derler. acaba bunlar uzaylilarin yaptirdigi seyler mi diye sorarlar.

bunlara gore, piri reis’i uzaylilar gemilerine alip uzaydan haritayi cizdirmislerdir. halbuki, piri reis, portekizlilerden aldigi haritalari derlemis deniyor tarihcilere gore.

bunun gibi, olaylar. dinlenildiginde mantikli gelebilecek seyler soyluyorlar. tek bir sorun var:

uzaylilar bunlarin dedigi gibi, cok eski zamanlarda gelip, insanliga yardim etmisler, birseyler ogretmisler, piramitleri ve baska yapilari yapmayi ogretmisler.
peki bu uzaylilar neden eskiden geldi ve gitti ? geldiklerinde neden daha dogru duzgun bir isaret birakmadilar ? eger piramitler vb. uzaylilarla iletisim kurmak icin, enerji toplamak icin ya da uzaylilara yon gosterici olsun diye yapildi ise (bu ucunu soylerler genelde), uzayda dolasabilen teknolojiye sahip bir uzayli neden tastan yapilmis birsey ile yonunu bulsun, ya da enerjisini alsin, ya da tastan iletisim kursun.

degisik bir gorus olarak eglenceli ve degisik bakis acisi sunan insanlarin savundugu bir olay, ama mantik hatalari var.

https://eksisozluk.com/antik-astronot-kurami–3622466

 

Antik Astronotlar ve Arkeo Astronomi

 

Antik Astronotlar ve Arkeo Astronomi

Bu cümlenin temelindeki düşünce, dünyamızın çok uzak geçmişte. başka bir dünyanın canlıları tarafından ziyaret edildiğidir. Böyle bir şeyi neden düşünelim veya ne için bu düşünce aklımıza geldi? Bugün hâlâ çözülmeye çalışılan, yani antik dünyadan kalan ve bu tür bir yaklaşımla açıklanılmaya çalışılan gizemler vardır. Bilinen en iyi örnekler, Sfenks ve Giza Piramitleri´dir. Ama iş piramitlerle bitmiyor.

Geleneksel arkeoloji ve tarih piramitlerin eski Mısırlılar tarafından ilkel aletler kullanılarak yapıldığını anlatır. İtalya´daki antik mağara çizimlerinde görülen karakterler, törensel giysiler içindeki eski insanlar olarak tanımlanırlar. Özetle geleneksel arkeolojiyi savunanlar geçmişin fantastik açıklamalarla anlatılmasından hoşlanmamaktadırlar. Ama “Mısırlılar´ın Piramitler´ini başkaları yapmış olamaz mı?”, sorusunu yine de sorabiliriz. Bu bizim hakkımızdır. Mağaranın duvarına bakar ve sorarız; “Resimdeki insan uzay giysisi giymiş bir insanımsı olabilir mi?” Geleneksel arkeolojinin göründüğü kadarıyla, bu bulmacaları çözmeye yönelik bir çabası ya da niyeti yoktur, ama dünyanın her yerinde gözardı edilen veya görmezliğe gelinen kesin ve bilimsel kanıtlara karışmış ve bir olayın olmadığı tarihte gösterildiği (anakronizm) örnekler gerçekten vardır. Örneğin antik çağlardan kalma piller, kablolu floresant ampuller, Sümer kökenli rafineriler söz konusu edilmektedir.

 

 

 

3000 Yıllık Pilot…!


Bunları yok saymanın ve yorumdan kaçınmanın yerine geleneksel arkeologların tüm olasılıklara açık olmaları ve geçmişteki teknolojilerin tarafsızca araştırılması daha iyi olmaz mıydı? Ama bu yol kapamış ya da belki kapanmaktadır. Geleneksel arkeoloji okulda öğrettiklerinden hiç vazgeçmemekte, hayal gücünü ve merak güdüsünü iyice bastırarak hatta ezip geçerek işin kolayına gitmekte ve “Niçin bu basit açıklamaya inanmıyorsunuz? Büyük Piramitler, Mısırlılar tarafından yapılmıştır…” demektedirler. Fakat aynı soru onlara da yani tutuculara da sorulabilir; “Niçin mağara duvarlarındaki uzay giysili insanımsılara inanmıyorsunuz?”

Efsanelerde Saklanan Geçmişin Gerçekleri

İncil, “Babil Kulesi” nin insanların göklere ulaşması için yapıldığını anlatır. Gerek Sitchin´e göre gerekse de Alford´a göre antik metinlerde kullanılan “shem” sözcüğü sanıldığı gibi kutsal bir isim değil, tanrıların arabaları anlamındadır. Babilliler´in bir roket yapmaya çalıştıkları bile düşünülmektedir. İnsanların kıskançlık, rekabet ve hırs nedeniyle her çağda savaştıklarını kimse reddemez.

Dropa Disklerinden biri

Yazarlarımız, iki büyük çatışmadan söz ediyorlar; birisi Afrika´da, diğeri ise Mezopotomya´dadır. Sina´daki ilk uzay üssünün nükleer silahlarla yok edildiği yine onların bir iddiasıdır. Bu yaklaşım bize Tevrat´ta anlatılan Sodom ve Gomorra´nın yok olması açıklamasına götürebilir. Antik Hint metinleri tanrılar arasında uçan makinelerle yapılan savaşları, yok edilen kentleri ve milyonlarca canlıyı bir anda yok eden silahları anlatır. Daha da kötüsü, tanrıların teknolojisinin insanlar tarafından yine onlara karşı kullanıldığıdır. Yok olan her uygarlığın ardından bir diğeri gelmiştir. Herkes kutsal her kaynaktaki “Tufan” efsanesini bilir. Mısırlılar ve Sümerler uygarlığı yok eden Tufan´dan birçok kez söz ederler. Yine yaklaşıma göre Atlantis adlı batık kıta ve üzerindeki gelişmiş uygarlık bir Tufan sonucunda batmıştır. Mısır ve Hindistan´daki uygarlık yeniden başlarken, Güney Amerika´da uygarlık ortaya çıkmaya başlamış, Mısır´dakilere çok benzeyen dev megalitik yapılar İnka ve Maya uygarlıklarında ortaya çıkmıştır. Bu uygarlıkların astronomi, zamanın ölçümü ve izlenmesi konusunda çok istekli ve başarılı olmaları yıldızların dünyadan izlenebilmesi anlamındadır. Alford, eski dünyanın sular altında kalmasıyla, Kuzey ve Güney Amerika´ya göçen kurtulanların yeniden yapılandıkları görüşündedir.

II – Zaman Yolculuğu Bilimsel Olarak Mümkünmüdür?

Zamanda yolculuk

Zamanda yolculuk, zamanda geçmişe ya da geleceğe yolculuk yapabilme kuramıdır. Zaman‘ın doğası henüz tam anlaşılamadığından, zamanda yolculuk şimdilik bilim kurgu‘nun egemenliğindedir. Aslında zamanda yolculuk olası görünmese de boyut değiştirme ya da zamanın etkisinde olmayan bir boyut düşünüldüğünde gerçekleşmesi olası bir şeydir. Yani zamandan bağımsız bir varlık zamanda yolculuk yapma imkanına sahiptir. Bilim insanları bu konu hakkında araştırmalarını hala sürdürmekle beraber, zamanda yolculuk araştırmalarında yavaş yavaş ileriye gittiklerini dile getirmiştir.

Zamanda ileriye yolculuk

  • Ortak zaman ileri doğru akmaktadır.
  • Einstein fiziğine göre bir cisim hızlandıkça, zamanı genişler.

Zaman genişlemesi, cisim için zamanın daha yavaş akmasıdır. Cisim hızlandıkça zamanda ileri gitmektedir. Örneğin, ikiz kardeşlerden biri ışık hızına yaklaşabilen bir roketle yolculuğa çıkıp geri döndüğünde dünyada bıraktığı kardeşini kendinden daha yaşlı bulur.

Bunun teoriden öteye götürebilme mantığı ikna ile mümkündür, şöyle ki: Işık hızından daha hızlı bir alet olmuş olsa da gökyüzünde bir ışık kaynağını hedef seçilmiş olunsa da ta yola çıkılsa o kaynaktaki yıldızın milyonlarca yıl önce göndermiş olduğu ışığı yakalanabilirdi. Dolayısı ile ışık kaynağı kaçacak ve zaman yolcusu uzay boşluğunda ışık kaynağının gerçek yerini bulmak için dolanacaktı. Bu da ışığın kaynağı olan yıldızın sonunu görmesine neden olacaktı. Zamanda yolculuk araştırmalarında bilim insanları geleceğe yolculuk kavramının daha kolay olduğunu dile getirdiler. Bilimadamları Zamanda yolculuk kavramında geleceğe gidiş seçeneğinde daha olası olduğunu düşünür. Geçmişe yolculuk ise kuramsal olarak bile kesin fiziki ve mantıki açıklaması olmadığı için daha az olasıdır.

  • Bilinen klasik fizik anlayışıyla ışık hızına erişebilmek temel varsayımdır.Ancak farklı bir yaklaşımla, ışık hızı parametreleri yaratılabilir.Bu konuda temel varsayımların dışında çalışılmalıdır.

Zamanda geriye yolculuk

  • Bunu günümüz fiziği tam olarak çözememiştir. Zamanın doğrusal olmadığı, ve hatta farklı boyutları olduğu ileri sürülmektedir.[kaynak belirtilmeli] Yani ileri ve gerinin dışında sağa, sola, yukarı aşağı gibi zaman yönleri ve paralel uzay zamanlarının da varlığı olası görülmektedir. Bazı fizikçiler olay dağılımlarının çok yönlü olduğunu ve bugün oluşan bir şeyin geçmişi değiştirebileceğini iddia etmektedirler.[kaynak belirtilmeli]Bu güne kadar gerçekleşmemiş olması da insanların zamanda geçmişe yolculuk yapmasının biraz zor olacağına inandırmaktadır.Ayrıca zamanda geriye doğru yapılacak bir yolculuk zaman paradoksları oluşturabilir. (Anne ve büyükbaba paradoksu gibi)

Fakat bu paradokslar paralel evrenler teorisi ile çözülebilir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Zamanda_yolculuk

 

 Zamanda yolculuk yapılabilir mi?

Çoğumuzun zamanın ”tıpkı sürekli akan bir akıntı” gibi düzenli olarak geçtiğine inanırız.Ancak modern bilim gerçeğin çok daha karmaşık olduğunu ve zaman yolculuğunun fiziksel olarak mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

Bizler hepimiz, herkes tarafından paylaşılan bir uzaklık olan dünyanın tam rotasyonuyla belirli bir zaman kesiti içinde hareket eden, zaman yolcularıyız.Bu, günlük yaşantımızda karşılaştığımız bir gerçektir, fakat çevremizdeki her şey daha yavaş bir şekilde hareket eder gözükürken, bizim hızlanmamız ya da sanki biri ayaklarımızdan çekiyormuş gbi çevredeki her şeyin hızlanması ve bizim ve geride kalmamız sebebiyle bu düzenli gelişimin değişme olasılığı üzerinde kim kafa yormaz ki? Tıpkı aynı yol üzerinde geriye doğru gitmek gibi, geçmişi ziyaret etmek ve hatta belki de onu değiştirmek düşüncesi henüz kesin bir bilimsellik kazanmadı.Fizksel olarak zaman içinde seyahatin mümkün olmayışı ve pratikte yerinin olmamasına rağmen, geçmişten rüyalar, görüntüler ve hayaller biçimindeki zaman içindeki iletişime ne demeli?

ÇetinBAL: [Bugün mekanikleri tam olarak çözülmemişte olsa kahinlik denen yöntemle ya da geleceğe ait rüyalar görme yada eski kızıldereli şamanlarında geleceğe ait görüntülerin alındığı -ayinsel törenlerle geleceğe dair bilğilerin alındığı- bilinmektedir. Henüz duyular dışı algılamanın mekanikleri bilimsel olarak ortaya konmasada metafizik ve parapsikoloji araştımaları içerisinde geleceğin bilgisinin bugünden alındığına dair ciddi kanıtlar vardır. Buna göre rüyalarda ve zihnin çok özel durumlarında uyku ve trans hallerinde geleceğe ait görüntüler ve sesler zihinsel olarak yakalanabiliyor.Ve bu çeşit psişik iletişimin sorumlusu olarakta bizim boyutumuza paralel daha yüksek boyutların varlığı gösterilmektedir. Peki bir bilim insanı olarak ben bundan ne çıkartabilirim ? Diyebiliriz ki ''Eğer görüntüler, sesler ve bilgiler zaman içerisinde ileriye veya geriye doğru bu üstboyutlar içerisinden yolculuk edebiliyorlarsa, belki insanlar ve nesnelerde bu hiperuzay denen üstuzay boyutlarını kullanarak zaman yolculuğu yapabilirler.

Çünkü sibernetik olarak bir bilginin bir zamandan diğerine titreşimsel olarak geçebilmesi için bir enerji dalgasının üstünde kodlanmış olarak taşınması lazım.Atom-altı kuantum vakumuna ait uzay-zaman ölçeğinde enerjinin ve parçacıkların farklı zamanlara geçebileceği mikroskopik zaman/uzay eğrilmeleri sayesinde geçmişteki bir parçacık  ya da gelecekteki bir parçacık bugüne ait bir parcacık sistemiyle temasa geçerek Şimdi' de bir etki yaratabilmektedir.Böylece uzay-zamanın bir parçası olan insan beyni de  bu titreşimleri elektriksel bir sinyale dönüştürerek uzak zamanlara ait görüntüler elde edebilmektedir.]

Şaşırtıcı biçimde bilim bazı özel durumlarda zaman içinde seyahati kabül etmektedir.Oysa bu, gerçeğe yeni bir bakış açısı gerektirir.Zamanın düzenli olarak ileriye doğru hareket ettiği yolundaki günlük deneyimlerimizle bu yaygın anlayıştan ayrılmaktan kaynaklanacak garip olasılıklar arasında bir köprü kurabilmek için en uygun yol, öncelikle zaman içinde seyahat olasılığının kendinden kaynaklanan paradoks ve karışıklıklara bakmaktır.Hayal bile edilemeyecek bir parodoksun keşfi zaman yolculuğunun imkansız olduğunu gösterir.Halbuki, akla yakın bir paradoks daha radikal çözümler bulmak için mücadeleye davet demektir.Bilim adamları sağduyusuz çalışmaya alışmak zorundadırlar.Yaygın sağduyu dünyasından oldukça uzaktaki Einstein’ın rölativite koşullarında, ışık hızına yakın bir hızla hareket eden parçacıkların kullanıldığı deneylerle, zamanın düzenli akışı fikri demode olmuştur.Evrenin nasıl işlediğini en iyi bu kuram açıklar.Uzay gibi zaman da katı değil, esnektir ve Einstein’ın tanımına göre  uzay ve zaman diye birbirinden ayrı iki boyut yoktu!Onun yerine ”uzay-zaman” denen dört boyutlu bir sürekli vardı.

Einstein’ın bir tanımına göre ”uzay-zaman” yüzlü bir para gibi, uzay ve zamanın aynı paranın iki yüzü şeklinde düzenlenmiş bir karışımdır.Hem zaman hem de uzay, koşullara bağlı olarak uzatılabilir veya sıkıştırılabilir ve zaman, uygun toplam denge sağlandığı sürece uzayla takas edilebilir.Tüm bunlar tam ve makul bilimsel gerçektir.Rölativite kuramı, atom parçalama makinesi olan akselatörler(hızlandırıcı) içinde çok büyük bir hızla dönen atom altı parçacıklarına ne olduğunun ölçülmesiyle güçlendirilmiştir.Böyle bir parçacığın ömrünün, durağan bir parçacıktan daha fazla olduğu spekülasyon değil gerçektir.Işık hızına yaklaşık bir hızla(300.000Km/sn) uzaya gönderilen bir astronotun yaşının dünya yüzeyinde kalan bizlerden daha küçük olduğu da bir gerçektir.

Modern bilimsel düşünceler içinde tamamen kabül gören, zamanı uzatmanın bir diğer yolu, güçlü bir yerçekimi alanında, (hatırı sayılır bir siyah deliğe yaklaşabilecek şekildeki bir yerçekimi alanı)bulunmayı içerir.Bu yalnızca deliğin yerçekimi alanında oturup, hızlanan bir oranla yanından geçen evrenini seyrederek, arka delik içinde seyahati gerektirmez.Her iki numara da, korkusuz astronotu geleceğe normal orandan daha hızlı biçimde götüren, zaman seyahatidirler.Ancak orada bulduklarını beğenmezse eve dönüş yolu yoktur.Zaman düzenli akan bir akıntı omayabilir, fakat modern bilimin çatısı içinde bile tek yönlü olduğu kabül edilebilen bir caddedir.İleriye doğru gidiş mümkün olabilir; akıntıdan çıkıp geçmişe doğru yüzmek bu anlamda olamaz.Böyle olasılıkların reddedilmesinin nedeni kesin parodoksların varlığında yatmaktadır.Paradokslar ve olasılıklar hakkında bilgi edinmenin en iyi yolu bilimkurgunun sayfalarına bakmaktır.Tartışmanın anahtarı nedenselliktir.Olayların her zaman nedenlerini izlediği yolundaki mantıklı varsayım, sıralı bir prosestir.Bir mermi, tetik çekildikten sonra silahtan fırlar, önce değil; Ascot’daki yarışların sonuçları ancak yarış koşulduktan sonra bize ulaşır ve bu süre içinde bizim bahis dükkanlarına koşup ikramiye kazanmaya vaktimiz olmaz.Bunun mantıklı açıklaması, eğer zaman seyahati nedensellik ilkesine aykırıysa, olması mümkün değildir.Eğer bir kuram bize intihar edebileceğimizi söyledikten sonra argüman bize bir lokantaya gitmemizi ve güzel bir akşam yemeği yememizi öneriyorsa, kuramda bir bozukluk vardır.Bu bilimsel bir kanıt ya da çürütme değildir.Bir felsefe meselesi ve mantıki argüman ve evren mantıkcılar için birkaç sürprize sahip olabilir.

Fakat bilimkurgu filozoflarının bu paradokslara getirdikleri kendi yanıtları vardır ve onların tartışma hakkındaki görüşleri iki önemli nokta olan, dallar ve zamann döngüleri, olasılıklarına dikkat çeker.Bilimkurgu veya felsefedeki, zaman içindeki en eski yolculuk paradoksu, zaman içinde geriye giderek bilerek veya bilmeyerek sonradan büyükbabası olacak kişinin doğumunu önleyen kişiyle ilgilidir.Eğer  böyleyse kendisi doğmuş olamayacaktı, bunun için büyükbabanın doğmuş olması gerekmektedir; ancak bunun sonucunda, kahramanımızın zaman içinde atasının doğumunu önlemek için geriye gitmesi olanak dahilindeydi… ve diğerleri.Paradoksun varlığı, birçok insan tarafından zaman içinde yolculuğun mümkün olmadığının kanıtydı.Tıpkı bir zamanlar doğa boşluktan nefret eder dendiği gibi, onun zaman içinde yolculuktan nefret ettiğinide söyleyebiliriz.Ancak içinde büyükbabanın hem doğup, hem doğmadığı, torunun hem varolduğu, hem doğmadığı bu basit paradoksa çözümler üretmek çok basittir.En basit yanıt zaman yolcularının aktivitelerinin etkileri zaman ve uzayın dokusunda kökleşmiş olmasıdır.Ziyaretin de tarihin bir kesiti olması dolayısıyla, çocuğun geçmiş ziyareti şimdiki zamanı değiştirmez.Michael Moorcock bu temayı Adamı gözlemlemek adlı romanında geliştirdi.Bu kitaptaki zaman yolcusu, çarmıha gerilme olyını görmek için İsa’nın yaşadığı çağa yolculuk yapan, dinsel merak eğilimiyle rahatsız edilmiş biridir.Onun zaman makinesi tamir edilemeyecek şekilde tahrip edilir ve İncil’de tarif edilen İsa’nın izlerinden hiçbirini bulamaz.İnsanlara İsa hakkında bir şeyler anlatmaya teşebbüs ettikçe, İncil’deki çarmıha gerilme olayını da içeren o ana kadarki tüm olayları hatırlar ve karşı konulmaz bir şekilde, İsa’nın üstlendiği göreve doğru sürüklenir.Böylece kendi kuyruğunu yiyen yılan gibi, 2000 yıllık bir sürede bir ferdin zaman içinde geriye döngüye yakın bir yere kadar  yolculuk yapacağını garanti altına alarak, tarih yaratılır.

Michael Moorcock, İnsanın Gözlemlenmesi adlı romanında, İsa’nın yaşadığı yıllara doğru bir yolculuk yapan fanatik bir Hıristiyan’ı tanıtıyor.İsa hakkında İncil’de sözü edilen herhangi bir işarete rastlanmaz.İnsanlara İncil hikayesini anlatmaya çalıştıkça, kendini İsa rolünü üstlenmiş bulur.Böylece 2000  yıl sonra dini bir fanatiğin hikayeden etkilenmesine, kendisinin yarattığı bir hikayeyi yeniden canlandırmak için, zaman içinde yolculuk yapmasını olanaklı hale getirir.

Paradoksun bu çözümü, uzay-zaman sahnesinde, yalnızca önceden belirlenmiş rolleri oynayan bizlerle birlikte, zamanı biraz daha büyük bir doku içinde sabit olarak görür.Alternatif paradoks çözümü, her birimizn kendi kaderine hükmetmesiyle uzay-zamanı sonsuz bir değişken olarak ele alır.

Yine bilim kurgudan bir örnek, bu konuyu ele alıyor: ‘‘Karanlıkta Düşme Korkusu” adlı bir kitapta, L.Sprague de Camp’ın kahramanı gizemli bir şekilde 6. yüzyıl İtalya’sına emanet edilen bir 20.yüzyıl insanıdır.Hikaye saçmalıktır, ancak yazarın açıklaması, tarih ağacının gövdesinin kaymasıyla, kahraman 20.yüzyılın fikirlerinin 6.yüzyıl ortamına girmesi sonucu gelişen yeni bir dal, yeni bir tarih çizgisi yarattı.Biraz değişiklikle bu düşünce, tarih temasındaki sonsuz sayıdaki değişkenle, bazı manalarda birbiri ardına devam eden dünyalarda paralel evrenlerin kabül gören felsefi bir kavramı haline gelir.Geçmişe gider ve büyükbabanızı öldürüseniz argüman tutarlıdır, aynı zamanda yan tarftan, büyükbabanız herhangi bir yerden(herhangi bir zamanda) gelen davetsiz bir misafir tarafından herzaman öldürülmüş olduğu paralel gerçekliğe kaymış olursunuz.Bundan dolayı eve geldiğinizde tarihi hiç değişmemiş bulursanız şaşırmayın, çünkü sizin zaman çizginizde tarihi değiştirmek için hiçbirşey olmamıştır.Mantıklı bir sonuç dizgesinde, paralel evrenin sonsuz okları arasındagerçekten herhangi bir şeyin olması mümkün olduğundan, gerçek konusundaki bu görüş, kaderlerimiz üstünde tam bir kontrole sahip olduğumuzu savunur. Yapmamız gereken şey zaman bariyerleri karşısında geriye veya ileriye değil zaman içinde yan taraftan bir yol bulmaktır.Şüphesiz bunu söylemek yapmaktan daha kolaydır.Fakat fiziksel zaman yolculuğu daha başından mümkün olmayan bir olasılık olarak kalıyorsa, geride direkt iletişimle bizim zaman çizgimize, gelecek ve geçmişten yolculuğu içeren, dünyamıza paralel zaman dünyalarından sızan bilgiler aracılığıyla daha iyi açıklanabilecek; paranormal deneyimler olarak sınıflandırılan ve hikayeyi ilgiç bir hale sokan rüyalar, hayaletler ve diğer fenomenler olasılığıdır.

Doğru veya değil, böyle kuramlar zaman hakkında varsayabileceğimiz şeylerden daha falasının olduğunu gösterir ve  felsefi bir dille zaman yolculuğu parodoksunun çevresinde yollar vardır.Ve eğer paradokslar etrafında yolar varsa, neden bir gün fizikçiler bir zaman makinesi inşa edilmesin şeklinde mantıklı bir sebep yoktur.

H.G.Wells ‘in yazdığı  ”Zaman Makinesi” gibi hikayeler şu soruyu akla getiriyor: İnsanoğlu bir gün bir zaman makinesini yapabilecek güçte olabilecek mi?

Bugün bilim adamları zamanın, zaman yolculuğunu mümkün kılan yıldızlar veya karadelik’ler gibi yoğun kütleler yakınında zamanın çarpıtılmış hale geldiğine inanırlar.

Atom altı parçacıkları yüksek hızlara ulaştırmakta kullanılan İngiltere, Oxfordshire, Harwel’de Atomik Enerji Araştırmaları Kurumunda’ki bir Van de Graaf statik elektrik akselatöründeki deneylerde ışık hızına yakın hızlarda ivme kazandırılan parçacıkların, durağan parçacıklardan daha uzun ömürlü oldukları gözlemlenmiştir.Bu nedenle hareketli parçacıklar için zaman daha yavaş geçmiş olur.

Bilim, olayların nedenlerini takip eder, biçiminde ifade edilen nedensellik nosyonuna dayanır.Bir mermi, siz tetiği çektikten sonra silahı terk eder, önce değil! Ancak, uçuşta mermiyi görerek zamanda geriye doğru yolculuk yapmaya ve tetiğin çekilmesini önlemeye muktedir olsaydınız ne olurdu? Bu tür problemler bazı bilim adamlarının zaman yolculuğunu reddetmelerine sebep oldu.Günlerden bir gün zaman makinesinin icadı bu bilim adamlarının da görüşlerinin çürütülmesini sağlayacak, tıpkı 13. yüzyıla kadar bir çok ortaçağ bilim adamı tarafından desteklenen, dünyanın tepsi biçimli olduğu şeklindeki tezi, dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarının çürütmesi gibi.